20 Temmuz 2010 Salı

l'homme qui plantait des arbres

the man who planted trees ( 1987 )

kelimelere dökemediğim kadar etkileyici bir yapım. 30 dakikalık muazzam sanat eseri. her bir sahnesi teker teker kuru boyalarla hazırlanmış inanılmaz bir animasyon. elzeard bouffier' in hikayesi. çalışmak, çabalamak, her şeye rağmen pes etmemek, her ne yapıyorsan karşılık beklemeden yapmak, sabretmek üzerine bir film.
anlatmayacağım, izleyin izlettirin.

Yönetmen: Frédéric Back
Yazan: Jean Giono

http://www.viddler.com/explore/Ms_Valerie/videos/240/

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Sarı kurdelem sarı

http://fizy.com/#s/1ahyse

Le Petit Prince


Hoşuma giden bir bölüm;

...
" People have stars, but they aren't the same. For travelers, the stars are guiders. For other people, they' re nothing but tiny lights. And for still others, for scholars,they're problems. For my businessman, they were gold. But all those stars are silent stars. You, though, you'll have stars like nobody else."
" What do you mean?"
" When you look up at the sky at night, since I' ll be living on one of them, since I' ll be laughing on one of them, for you it' ll be as if all the stars are laughing. You'll have stars that can laugh! "
And he laughed again.
" And when you' re consoled ( everyone eventually is consoled), you'll be glad you've known me. You'll always be my friend. You'll feel like laughing with me. And you'll open your window sometimes just for the fun of it... And your friends will be amazed to see you laughing while you' re looking up at the sky. Then you'll tell them. ' Yes, it's the stars; they always make me laugh! ' And they'll think you're crazy. It'll be a nasty trick I played on you..."
And he laughed again.
" And it'll be as if ı had given you, instead of stars, a lot of tiny bells that know how to lauhg..."

neden bilmiyorum, seviyorum.

Nineteen Eighty Four



Yönetmenliğini Michael Radford' ın yaptığı George Orwell' in 1947- 1948 yılları arasında yazdığı aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış gergin mi gergin bir film. Açıkça söylemek gerekirse ben filmi anlayabilmek adına çılgınlar gibi kafa patlattım ama hala kafamda bütün tuğlaların yerli yerine oturduğunu söyleyemeyeceğim. Bütün uyarlama senaryolar gibi kitabını okumadan tamamen anlaşılması imkansız olan bir film kanımca.
Yıl 1984, Okyanusya. Totaliter bir " Parti" nin yönetiminde bir ülke. Beyinleri yıkanmış, uyuşturulmuş, üzerlerine korku saçılmış insanlar. İşte bunu anlatan bir film bu. Filmde geçen- tabiki bunlar kitapta bulunmaktadır- üç adet tokat gibi cümle var. Bunları paylaşamk istiyorum ki bundan neredeyse 70 sene önce yazılan bir kitapta, geleceğimizin nasıl da görüldüğünü anlayabilelim.
1. Savaş barıştır.
Tanıdık geliyor mu bir yerlerden? Hatırladınız değil mi?

2. Özgürlük köleliktir.
Bu filmi de görmüş olmalıyız bir yerlerde.

3. Cehalet kuvvettir.
Belki de en çok can yakanı bu. şöyle bir etrafınıza baksanıza. Aptal televizyon dizileriyle uyutulan, magazin haberleriyle kandırılan, okumayan, dinlemeyen, merak edip karıştırmaya, düşünmeye bile tenezzül etmeyen insanlara bir baksanıza. Demek istediğim şudur ki " big brother" bize ne yapacağına çoktan karar vermiş, yolun yarısından çoğunu çoktan geçmiş. Artık silkinme zamanı gelmedi mi sizce de?

Mutlaka izleyin, izlettirin. Ulaştırın bu filmi, bilen bilmeyen herkese.

http://www.imdb.com/title/tt0087803/

12 Angry Men ( 1957)



Babasını öldürmekle suçlanan bir çocuk. Bu çocuğun suçlu olup olmadığına karar vermekle yükümlü 12 farklı adam. Bir oda ve bu odada geçirilen birkaç saat. İşte ilk bakışta bu kadar basit bir film bu. Ama iş detaylara bakmaya geldi mi işte o noktada bir sinema şaheseri çıkıyor ortaya.
Öncelikli olarak belirtmeliyim ki koca film tek bir odada geçiyor ve çoğunlukla oda içerisinde bulunan karakterlerin oturup kalkmalarından veya tuvalete gitmelerinden daha büyük bir aksiyon kesinlikle beklenmemeli. Ama gel gör ki film bir dakika bile sıkmıyor be abi. Şimdi anlatmaya başlarsam fazlaca spoiler vereceğimden burada tutuyorum kendimi.
Velhasıl, film bir harika, senaryo basit gibi görünmesine rağmen çok güzel işlenmiş. Yönetmenlik derseniz Sidney Lumet- film sıkmıyorsa eğer başarısını kesinlikle bu adama borçludur derim ben- döktürmüş, eh tabi bir de göze çarpan oyunculuklar. Kısacası bir olaya karşı hepimizin bakış açısının tıpkı bir parmak izi gibi kişiye özel olduğu halde birbirlerinden ne kadar çok ve kolay etkilendiğinin vurgulandığı bir film. İzlenmeli mi? Mutlaka.


http://www.imdb.com/title/tt0050083/
benim de puanım 9.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Cat power- Werewolf



Müthiş bir ses, süper bir şarkı.
Çok derinlerde bir yerlere dokunduğunu hissediyorum. Can yakıyor, acıtıyor ama bir yandan da garip bir huzur veriyor insana.

25 Haziran 2010 Cuma

The Hitchhiker's Guide to the Galaxy



Douglas Adams' ın aynı adlı romanından uyarlanmış bir film. Bu filmi izlerken garip bir heyecan vardı içimde, çünkü oldukça uzun zamandır izlemek isteyip de bir türlü vakit ayıramadığım filmler listesinde epey yükselerdeydi. Ama şunu söylemeliyim ki izlediğim zaman istediğim etkiyi yaratmadı bende. Bilmiyorum bir şeyler eksikti sanki filmde. Bittiği zaman yarım kalmış gibi oluyorsunuz. Ama eğlenceli mi? Evet, eğlenceli ama yer yer sıktığını da söylemeliyim.

Filmdeki favori karakterim insani duygulara sahip dünyadaki ilk ve tek robot sıfatına sahip Marvin. Müthiş bir karakter bence. İnsani duygular yüklenince mutsuz olan bir robot. Sürekli insanların onu görmemesinden, duymamasından, dinlememesinden şikayetler ediyor. İnsan izlerken, verdiği tepkilerde kendinden bir şeyler buluyor sürekli.

Uzun lafın kısası film keyifli, ama öyle çok da "oha ne filmdi" dedirticek cinsten değil bence. Imdb puanı 6,6 imiş, ben de 6 veriyorum. Aşağıda da gerekli bağlantıyı bulabilirsiniz.


http://www.imdb.com/title/tt0371724/